skip to main |
skip to sidebar
hep tevazudan yanaydım. bu blog başlığı mesela. pekala sonuna üç nokta koyabilirdim. yapmadım. oysa havalı görünsün istiyordum. kim istemez ki (burda gerçekten üç nokta gerekebilir) ama tuttum kendimi, serpmedim öyle küçük , muttarid, muhteriz darbeler. hem ilk görüş neyse de sonrakilerde yağı donmuş musakka hissiyatı uyandırması muhtemel. hani çok tekrarlayınca anlamını kaybeden sözcükler var ya nokta bunların kralı. ne demek istediğini bilmiyo musun yağdır noktayı. bi tane yetmezse iki (ki üst üste durmadığı sürece bunun kutsal kitapta yeri yok) o da yetmezse üç, hatta hızını alamayıp dördüncüyü ekleyiverenler de var. olmaz mı? oysa üç ahbap çavuş, üç küçük noktacık ancak tümlaçlar ve cümcelerle dolu bir söz hevenkinin sonunda hoş olurdu. o da bizde yok. yazımız küçük, cümlemiz mütevazı.