10 Şubat 2009 Salı

sen gamlı baykuş, bense hasan

bunları sen ölünce anlatacaktım. ama ya ölmezsen? herkes ölecek diye bi önerme var. önermişler ama ya kabul edilmezse? hem sen herkes misin ki?
o yüzden seçkin bir davetli topluluğunun önünde, elimdeki kadehe çatalla çın çın çın yaparak başlatacağım konuşmadan feragat ediyorum. ve bu da işime gelir çünkü nasıl başlayacağımı bilsem de nasıl bitireceğimi bilmiyorum. hiç bir şeyin nasıl bittiğini bilmediğim için hiç bir şeyi bitirmiyorum zaten. yarım bırakıyorum. ama o zaman da af çıkartıyorlar. baştan başlamam gerekiyor. yarısı şimdi yarısı iş bitince var ya, iş bitince almam gereken o yarıyı da tahsil edemiyorum. kendi kendine yüzde elli indirim yapmak gibi. çok ucuza gidiyorum.
Hayallerimde defalarca gerçekleştirdiğim o konuşmada hakkındaki esrarı şıpın işi açıklayacaktım. sen neden hep bi gamlı baykuş, hep bi çabuk çıkmadığı için iyi sayılan sıkı can’sın? Sen bile bilmezsin Sıkı Can. Hep sandın ki sebebi Tutunamayanlar, sandın ki Ahmet Hamdi, sandın ki Kara Kitap... olur mu hiç beş kulak?
milyorlarca isim arasından sana layık gördüklerine bak. insan kendi evladına böyle kederli bi isim koyar mı hiç, tabi efkarlanırsın. karnını tuta tuta gülen ve gülmekten gözleri çipilleşen tombalak ö’ye rağmen hala kederli. oysa ben öyle miyim? ö bende de var ama taşımasını biliyorum. sen de öğrenebilirsin.
ve galiba kardeşini senden daha çok seviyorlar. (şimdi bu konuşmayı öldükten sonra yapmak istememe hak veriyorsundur umarım) ne kadar bilimsel ve nötr bir adı var, bana hep orta 2’yi çağrıştırıyor. sense ergenliği, 30 yaş bunalımını, küçük burjuva bi Pazartesi sendromunu, Salı ve diğer günler sendromunu ve daha nicelerini çağrıştırıyorsun. ama sorun değil, seni böyle seviyorum. öyle böyle değil. şöyle böyle seviyorum.
ve annenlere geri dönersek, seni bir 29 şubat günü doğurmalarına ne demeli? kazara falan demesinler, belli ki herşey planlı. yani sana her sene güzel hediyeler alalım ve koltuğun arkasından çıkıp süpppriiieeez diye bağıralım ve seni eğleyelim istemediler, bunu en aza indirmek için de 29 şubat’ı seçtiler.
evet, suçlu oluyor anne ve baba.
neyse ki 29 şubatlar için biz hayranlarının bulduğu formül işe yaradı. 29’dan önceki her sayı 28’dir o halde 28’den sonraki her sayı da 29 olmalıdır.
29’a az kaldığına göre hazırlan. Gerçekçi duracak şaşkınlık sevinç ifadelerine çalış. En az bir çerçeve, iki mug hediye edeceklerine eminim.
Neyse ben şimdi gidip senin için dünyanın ennn güzel hediyesini düşüneyim biraz. Doğumgünlerinin sevdiğim kısmı da bu: düşünmek. Bizim için de bir fırsat oluyor işte.

2 yorum:

Adsız dedi ki...

babamız bizi sevmedi çirkiniz çirkiniz demeyi unutmuşsun, ama 30 yaş bunalımına girmiyorum giremiyorum. çünkü hala 28 az sonra 29. 30 bunun neresinde?

kozmokomik dedi ki...

30 bunun pek yakınında vizyonunda